Bilimsel araştırmalarda deney yapması nispeten diğer canlılara göre daha kolay olan bazı canlılar vardır. Mikrobiyoloji için bu canlı E. coli adında bir bakteri, bitki araştırmaları için A. thaliana adında çiçekli bir bitki ve hayvan araştırmaları için de D. melanogaster adında bir meyve sineğidir. Bu canlılarla çalışması küçük bir genom (bir canlının tüm genlerine verilen ad), kısa aralıklarla ve çok sayıda yavru verme, bakımı kolay olma gibi bazı özelliklerinden ötürü kolaydır ve onlara model organizma denir. Ancak bazı canlılar vardır ki model organizma olmamalarına rağmen onlarla yapılan deneyler bizlere çok önemli şeyler öğretmiştir. Bu yazımızda da bu tür bir canlıya değineceğiz. Köpekler. Hatta daha spesifik olursak, Pavlov’un köpekleri.
Pavlov’un köpekleri, psikolojide klasik koşullanma olarak geçen bir terimin doğuşuna ve ilginç bir araştırma alanının ortaya çıkmasına önayak olmuştur.
1849 yılında Rusya’da dünyaya gelen İvan Pavlov, küçüklüğünde dini eğitim almıştır ancak zamanının iki Rus araştırmacısının (Dimitri Pisarev, İvan Sechenov) fikirleri ile bilimsel araştırmalara, özellikle de fizyoloji araştırmalarına yönelmiştir. Ardından St. Petersburg Üniversitesi’nden mezun olmuş ve fizyoloji araştırmalarını daha da ilerletmek için Askerî Tıp Akademisi’ne girmiştir. Burayı da başarıyla bitirmesinin ardından Deneysel Tıp Enstitüsü’nde köpekler ve onların sindirim sistemleri üzerine çalışmaya başlamıştır. Burada köpeklerin salyaları üzerine ölçümler ve deneyler yaparken köpeklerin daha yiyecek ağızlarına bile girmeden salya üretmeye başladıklarını fark etmiştir. Bunun üzerine de başka koşullarda da salya üretip üretmeyeceklerini merak etmiş ve bir deney düzenlemiştir.
Bu deneyde köpekler yemekten hemen önce bir ses ile uyarılmış, hemen ardından da köpeklere yemek verilmiştir. Bu durum yeterince tekrarlandıktan sonra bu kez sadece ses verilmiş ancak yemek verilmemiştir. Bunun sonucunda köpekler yine de salya üretmiştir. Tıpkı daha önceki seferlerde olduğu gibi yine yemek geleceği düşüncesi ile bu salya üretimi tetiklenmiştir. Aslında birbiri ile hiçbir bağlantısı olmayan bu ses ve yemek, birbiri ardınca tekrar edilerek sanki bağlantılıymış gibi sahte bir bağlantı üretilmiş; bunun sonucunda da köpekler sesin, yemeğin bir habercisi olduğunu öğrenmiştir. Bu öğrenmeye günümüzde klasik koşullanma deniyor.
İşin ilginç tarafı bu klasik koşullanma durumu sadece köpeklerde ya da insan dışı hayvanlar da değil, insanlarda da etkili bir durum. Eğer bunu kendi üzerinizde denemek isterseniz, size bir video bağlantısı bırakıyorum.
Bugün çok meşhur olan bu deney bizlere canlıların ne kadar da garip özelliklere sahip olduğunu gözler önüne sererken aynı zamanda biz insanların da diğer hayvanlardan o kadar da farklı olmadığımızı hatırlatıyor.
Sprouts, Pavlov’s Classical Conditioning: https://www.youtube.com/watch?v=jd7Jdug5SRc&t=274s