Günlük hayatımızda “teori” kelimesini sıklıkla kullanırız. Bir arkadaşımızla kafamızı kurcalayan bir konu hakkında tartışırken “Hey, bir teorim var. Bence… “ gibisinden cümleler sarf ederiz ve bunun konuya dair kesin bir açıklama olmadığını bilerek yaparız. Sonuçta bizim savımız sadece bir teoridir! Ancak iş bilime geldiğinde teori kelimesinin çok daha farklı ve önemli bir anlamı vardır ve her önümüze gelen ifadeye teori diyemeyiz. Gelin bu kavramın anlamını derinlemesine inceleyelim.
Teori kelimesi Antik Yunancada “gözlemlemek, bakmak” anlamları taşıyan “theorian” kelimesinden türemiştir. Zamanla ise günümüzde kullanmakta olduğumuz teori kelimesine evrimleşmiştir. Bilimsel anlamda ise bu kelime çok daha net bir tanıma sahiptir ve kısaca farklı bilimsel gerçekleri birbirine bağlayarak bir olaya getirilen bilimsel açıklama olarak tanımlanabilir. Teoriler pek çok bilimsel metot sonucu elde edilen verilere dayanır ve bu metotların birden fazla kez farklı bilim insanları tarafından tekrarlanması sonucu son halini almıştır.
Sizinde tahmin edebileceğiniz gibi insanlık tam anlamıyla olmasa bile bilim yapmaya başladığı zamanlardan beri doğayı ve olguları açıklamak için teoriler geliştirmiştir ve bunların bazıları zamanla çürütülerek yerine çok daha doğru ve açıklayıcı teoriler getirilmiştir. Tıpkı simyacıların yanma olayını açıklamak için oluşturdukları “Filojiston Teorisi” gibi. Bu teoriye göre yanabilen maddeler filojiston adı verilen ateş benzeri bir elemente sahiptir ve yanma olayı gerçekleşirken bu element hava tarafından emilir. Bu teori yaklaşık 100 yıl boyunca yanma olayını açıklayan baskın teori olarak kalmıştır ta ki Antoine Lavoisier adında bugünkü kimya biliminin kurucusu sayılan Fransız bilim insanı yeni bir teori geliştirene kadar. Lavoisier’a göre yanma esnasında madde havayla veya havanın içeriğindeki bir maddeyle etkileşime giriyordu. Sonraki çalışmalar sayesinde de bu etkileşime giren maddenin oksijen olduğu ortaya çıktı ve yeni bir yanma teorisi geliştirilmiş oldu.
Bazen ise teknolojideki gelişmeler sayesinde daha iyi gözlemler yapılabildi, daha kesin veriler elde edildi ve hâlihazırda oldukça güçlü ve açıklayıcı olan ama yine de açıklayamadığı noktaları olan teorilere eklemeler yapılarak çok daha geniş bir ölçüde açıklama getirmesi sağlandı ve ufak hataları düzeltilebildi. Buna verebileceğim en güzel örnek ise Darwin’in “Doğal Seçilim ile Türlerin Evrimi Teorisi”dir.
Özetle bu teoriye göre bireylerin yavrularından ortama en uyumlu olanları daha iyi çiftleşme şansına sahip olur böylece sağ kalıma uygun genlerini sonraki nesillerine aktarabilirken ortama uyum sağlayamayan bireyler yeterince çiftleşemez veyahut çiftleşmesine rağmen yavruları hayatlarını idame ettiremez ve yeni bir nesil üretemeden ölür, böylece de genleri gelecek nesillere aktarılamaz. Nesiller geçtikçe de çevrenin ‘seçiciliği’ ile önceki nesillerden farklı özelliklere sahip türler ortaya çıkmaya başlar. Darwin “Türlerin Kökeni” kitabı ile uzun süredir farkında olunan bir gerçeği metodolojik olarak gözlemleyerek açıklayabilmiştir. Pek çok yönden mükemmel olan bu teorinin de birkaç eksiği vardı elbette. Darwin’in genetik hakkında bilgisi yok denecek kadar azdı bu yüzden de ebeveyndeki özelliklerin yavru bireylere nasıl aktarıldığını da açıklayamıyordu. İlerleyen zamanlarda Mendel’in çalışmaları ile genetik alanı gelişti ve bu sayede Darwin’in teorisinde açıklayamadığı kısımları açıklamakla kalmayıp açıklamış olduğu kısımları daha detaylı bir şekilde açıklayabiliyoruz.
Tüm insanlığı yeniden zihnimizde canlandıracak olursak binlerce hatta belki de on binlerce teoriden bahsedebiliriz ama bunların birçoğundan bihaberken bazılarını sağır sultan dahi duymuştur. Bunun üzerine biraz düşünecek olursanız eminim aklınıza Einstein’ın “Genel Görelilik Teorisi” ve “Özel Görelilik Teorisi” gelecektir. Hatta bunun kadar meşhur birkaç teori daha sayabiliriz aslında. Az önce bahsettiğimiz “Evrim Teorisi”, “Standart Model”, “Büyük Patlama Teorisi”, “Hücre Teorisi” ve “Maslow’un İhtiyaçlar Piramidi Teorisi” aklıma gelen ilk birkaç teori.
Tüm bu teorileri bu kadar meşhur yapan ne peki? Bana sorarsanız teorinin alanındaki soruna oldukça iyi bir çözüm sunuyor ve açıklama getiriyor olması. Hatta bu açıklama yeteneği ile olası durumları da öngörebiliyor olmasıdır. Ben de bu fikirden yola çıkarak insanlığın şimdiye kadar geliştirmiş olduğu oldukça güçlü, açıklayıcı ve evrenin gizemlerine perde aralayan cinsten teorileri sizlere anlatmak adına bu yazı dizisine başlamak istedim ve giriş yazısıyla karşınızdayım. Şimdiden hepinize keyifli okumalar dilerim.
Kaynaklar
Ç. M. Bakırcı. Bilim Dahilinde Hipotez, Kanun, Gerçek ve Teori Ne Anlama Gelir?. (9 Nisan 2011). https://evrimagaci.org/s/6