Hergünebi'şey.
Geleceğe Küçük bi’ Bakış
Geri Dön

Geleceğe Küçük bi’ Bakış

Una
Una

Zaman hepimiz için oldukça önemli bir olgu. Tüm hayatımızı ona göre şekillendiriyoruz. Sabah kaçta kalkacağımızı gece uyumadan önce düşünüyor, yolda ne kadar zaman harcayacığımızı hesaplıyor, zamanımızı iyi değerlendirmek için yanımızda kitap taşıyor ya da podcast dinliyoruz. Hatta bu kadar kısa vadeli düşünmenin yanı sıra oldukça uzun vadeli planlamalar da yapıyoruz. Kaç yıl boyunca eğitim alacağımızı, yüksek öğreniminizi nerede ve kaç yıl boyunca yapacağımızı, bitirince hangi mesleği icra edeceğimizi dahi düşünüyoruz. Vakit nakittir, sakla samanı gelir zamanı gibi atasözleri var zaman üzerine değerini ve önemini anlamak ve anlatmak için, nesiller arası aktarımını sağlamak için.

Zaman sadece bireysel boyutta elzem değil tabiki. Toplumlar için de bir o kadar kıymetli. Sürekli bir ileriye yönelik planlamalar yapılmasının, yeni yönetmelikler çıkarılmasının, stratejiler düşünülmesinin sebebi devletlerin ve milletlerin gelecekte refah içinde yaşamaya devam ederken gelecek nesillere de yaşanabilir bir dünya bırakabilmesi için.

Günümüzde yapay zekanın da oldukça gelişmesi ve pek çok monoton işi yapabilir hale gelmesinin yanı sıra yaratıcılık gerektiren sanat, edebiyat hatta bilim konusunda da çok fazla ilerleme göstermesi ile insanlar mesleklerinin ellerinden gitmesi korkusu ile karşı karşıya kaldılar. Bu tarz teknolojik gelişmeler toplu taşımanın otomasyonu gibi trafik kazalarının azalmasını ve trafik sıkışıklığı gibi sorunları ortadan kaldırarak bireyin ve aynı anda toplumun refahını arttırabilirken otobüs şoförü gibi bir meslek dalını da ortadan kaldırma potansiyeline sahip. İşte tüm bu gelecek senaryolarını geçmişteki ve günümüzdeki olay ve olguları inceleyerek tahmin eden (ya da öngören!), insanların gelecekte nasıl yaşayacağını ve çalışacağını araştıran “bilim” dalına fütürizm deniyor.

Eğer eldeki veriler yeterince iyi analiz edilir, biraz da insan psikoloji alanında bilgi sahibi olunursa geleceğin nasıl olacağına dair çok güçlü fikirlere sahip olunabilir. Böyle bir gücün bir toplumu diğer rakip toplumlardan ne kadar ileri taşıyacağını düşünecek olursak bu bilim dalı oldukça önemli bir yer edinmeli toplumların ajandasında. Ancak insanlığın amacı sadece toplum ya da birey olarak değil, insanlık olarak daha ileri seviyeye ulaşmak, sürekli insanlığın sınırlarını zorlamak olmalı diye düşünecek olursak bu derece bir bilgi ile Kardashev skalasındaki Tip 1 medeniyet seviyesine çok daha hızlı bir şekilde gelebiliriz.

Fütürizm pek çok alanda tahminlerde bulunabilir ancak benim aklıma gelecek dendiğinde ilk olarak uzay ve bu alanda yapılan çalışmalar geliyor. Bu yüzden bu yazımda uzay ağırlıklı yazacağım. Belki ileriki yazılarımda devam yazısı olarak diğer alanlardan da detaylı bir şekilde bahsederim.

Şimdi konumuza geri dönelim.

Uzay ilk çağlardan beri insanlığın vazgeçilmez bir tutkusu olmuştur. Hepimiz ömrümüzde en az bir kez yıldızlara bakıp ne kadar da uzakta olduklarını düşünüp ne kadar da büyük bir evrende yaşadığımızı fark etmiş ancak bu farkındalık birkaç dakika içinde yok olmuş ve yine günlük hayatımızın koşuşturmacası içinde eriyip gitmişizdir. Işte bu devasa büyüklükteki evrenimizde daha kendi gezegenimizin tüm gizemlerini çözemeden gözümüzü çok daha uzaklara diktik ve bu sayede hem pek çok teknolojik gelişmelere imza attık hem de içinde yaşadığımız evreni, gezegeni çok daha iyi açıklayan teoriler geliştirdik. İlk başlarda Dünya’yı evrenin merkezi sanarken şimdilerde Mars’ı nasıl kolonize ederiz onu düşünüyoruz.

NASA önümüzdeki yıllar içinde Ay’a insanlı bir görev gerçekleştirmeyi ardından sonraki projeleriyle de Ay’ı uzay yolculukları için geçici bir üs olarak kullanmayı planlıyor. Ay’dan sonra ise Mars geliyor. Bu esnada geliştireceğimiz başka teknolojiler ile Güneş sistemindeki daha uzaktaki gezegen ve uydularına insansız araçlar gönderebilir, asteroit kuşaklarındaki asteroitlerden ham madde kaynağı için madencilik yapabilir hale gelebiliriz. Bu kadar büyük bir alanda iş görebilmek için devasa miktarda enerji gerekeceği için kendi Güneşimizin enerjisini doğrudan kullanabilmek için Dyson küresi gibi oldukça fütüristik teknolojiler geliştirebilir ve çok daha hızlı bir şekilde büyüyebiliriz.Bu şekilde adım adım ilerleyerek yeterli teknolojiye ulaşabilirsek Mars’ı da Dünya gibi yaşanabilir bir hale getirmemiz an meselesi olabilir. Güneş sistemimizdeki tüm gezegenleri tıpkı Mars’ta olabileceği gibi fethettikten sonra komşu sistemlere doğru açılabilir ve galaktik bir gezegen devleti olma yolunda ilerleyebiliriz.

Bu çalışmaların birçoğu uzay ortamında gerçekleşeceğinden insan yaşamı için tehlike teşkil etmekte bundan ötürü otonom robotların kullanılması ve bunların da kendi kendine çalışmalarını devam ettirebilmeleri için yapay zeka ile entegrasyonları da olası seçeneklerden biri.

Tüm bu olasılıkları düşününce bir çoğunu bireysel olarak tanık olmaya ömrümüz yetmez maalesef. Sırf bunları görebilmek adına insan ömrünü uzatmak veya insanı onun ömrünü kısıtlayan faktörlerden, evrenin yasalarına bağımlı zamanla çürüyen ve yaşlanan biyolojik bedeninden, kurtarmak ve zihnini çok daha dayanıklı ortamlara aktarmak veya yüklemek gibi çalışmalar da yukarıda anlattığım çalışmalara eşlik edecektir.

Bu çığır açıcı ve zihin gıdıklayıcı düşünceler beraberinde pek çok etik sorunu da getirecektir. Özellikle canlı yaşamını etkileyen hatta ve hatta insan özelinde olan çalışmalarda nasıl bir yol izleneceği devletlerin ve bilim insanlarının ortak bir ajandada çalışmasını gerektirecektir. Eğer bu ortaklık sonucu uygun bir yol izlenemezse karmaşalar çıkacak, ağır ırkçılık sorunları başlayacaktır. Üretilen teknolojilere erişilebilirlik, biyolojik insan/siborg ayrımcılığı, ileri teknoloji karşıtı yeni dinlerin türemesi ve bu dine mensup şahısların günümüzde olduğu gibi yıkıcı eylemler gerçekleştirmesi ilk aklıma gelebilecek örnekler.

Güç baş döndürücüdür bu sebeple doğru yönetilmesi gereklidir. Doğru ellerde olmazsa sonuç korkunç bir yıkım olacaktır ve böylesi bir teknolojinin getireceği gücün sebep olacağı yıkım ise daha evrensel skalada düşündüğümüzde henüz bebeklik yaşlarında olan insanlığın ışığını söndürebilir.

Bu İçeriği Paylaş