Bir çok kişinin aklına Antik Yunanistan dendiğinde muhtemelen Sokrates, Platon ya da Aristo geliyordur. Bugünkü konumuz da aslında bu filozoflardan biri olan Aristo. MÖ 384 yılında doğan Aristo; felsefe, mantık, biyoloji, psikoloji ve daha birçok alanda eserler vererek kendinden günümüze kadar bahsettirmeyi başarmıştır. Platon'un öğrencisi ve Büyük İskender'in hocası olan bu evrensel deha, Lykeion okulunu da kurmuştur. Bu yazıda, Aristo'nun ilham verici hayatına ve olağanüstü başarılarına göz atacağız.
Yukarıda da saydığım gibi kendisinin katkıda bulunduğu bir çok dal var ve bunu göz önünde bulundurursak Aristo'yla alakalı her şeyi tek bir yazıyla öğrenemeyiz. Bu yüzden aşağıya sizin için bazı kaynaklar bırakacağım. Merak edenler göz atmak isteyebilir.
Şimdi gelelim Aristo'ya. Kendisi ölümünden sonra bile filozof denince akla gelen ve kastedilen tek kişi olmayı başarmış çok ama çok nadir insanlardan.
Gelelim hayatına. Aristo babasının Makedonya kralının doktoru olmasından ötürü seçkin bir çevrede büyüdü. Babası vefat ettikten sonra ise ablası Arimnest'nin eşinin himayesinde 17 yaşına kadar hiçbir sorun yaşamadan büyüdü. 17 yaşına geldiğinde ise birçok seçkin gibi kendi isteğiyle bir akademiye gitme kararı aldı tabi ki sadece öyle bir akademiye değil, Platon'un akademisine. Belki ben akademi dediğim zaman aklınıza okul ya da üniversite gibi şeyler gelmiş olabilir. Eğer öyleyse hemen silin bu düşünceyi çünkü günümüz tabiriyle okul ilk kez XIX. yüzyılda ortaya çıktı. Aristo'nun gittiği akademiyi daha çok bir araştırma kurumu ve münazara yeri gibi düşünebilirsiniz. Aristo hayatının tam 20 yılını burada geçirdi ve hatta söylentilere göre bu yer üzerinde öyle bir etkisi olmuş ki Platon bazı yazılarını onun eleştirisiyle değiştirmiştir. Platon'un ölümüyle akademiden ayrılmaya karar verdi. Tam olarak nedeni bilinmese de en çok bilinen hikâyeye göre Speusippus'un (Platon'un oğlu) akademinin yönünü değiştirmesinden rahatsız olmuş ve bu yüzden ayrılmıştır.
Akademiden ayrıldıktan sonra bir süre gezmeye karar verdi ve bu sırada biyolojik anlamında farklı hayvan türlerini farklı gruplara ayıran ilk kişi oldu. Daha sonra ise Asos'ta kalarak botanikle ilgilendi. Daha sonra Makedonya kralının daveti üzerine o zamanlar hâlâ çocuk olan Büyük İskender'e hocalık yapmak için Makedonya'ya gitti. Sadece öğretmen değil aynı zamanda Makedonya Krallığı'nın başbilim adamı olduğu için kazandığı parayla şahsi kütüphanesinin temellerini de attı. Zaman geçtikçe bu kütüphane Atina’da kuracağı Lykeion isimli okulu için bir temel niteliği taşıdı. Türkçe’ye Fransızca’dan geçen “lycee/lise” kelimesi de aslında tam olarak buradan gelmekte.
Bu dönemde, Aristoteles sadece İskender'e değil, Filip'in diğer çocuklarına da eğitim verdi. Bu sayede Makedonya sarayı ile yakın ilişkiler kurdu ve felsefi çalışmalarını finanse edecek maddi imkanlara kavuştu. Ayrıca, İskender'in seferleri sırasında toplanan devasa miktarda kitap ve papirüsten oluşan bir kütüphaneye erişim imkanı buldu. Bu kütüphane, Aristoteles'in biyoloji, botanik ve zooloji gibi alanlarda yaptığı araştırmalar için paha biçilemez bir kaynak oldu.
Ancak bu yakın ilişki, Aristo'nun Atina'da siyasi açıdan zor bir duruma düşürdü. Atinalılar Makedonları kendilerinden aşağı bir toplum olarak görüyorlardı. Büyük İskender'in ölümüyle birlikte tüm bu siyasi gerginlik bir daha gün yüzüne çıktı ve o zamanlar çoktan Atina'ya dönmüş olan Aristo aynı Sokrates gibi din düşmanlığıyla suçlandı. Bu o zamanlar en iyi karalama yöntemlerinden biriydi. Neyse ki o Sokrates gibi bir "demokrasi şehidi" olmayı düşünmüyordu ve bu sebeplerden dolayı Atina'dan ayrılmaya karar verdi. Bu sürgünün daha ilk yılında doğal yollardan vefat etti.
Yazımı Aristo'nun en sevdiğim sözlerinden biriyle bitirmek isterim.
Kimilerinin gerçekten özgür olabilmesi için ötekilerinin köle olması gerekir.
Kaynaklar: